ATATURKBURADACOM.TR.GG

KURTULUŞ SAVAŞI

     

Kurtuluş Savaşı, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun Müttefik devletlerince işgali sonucunda Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak için girişilen çok cepheli siyasi ve askeri mücadelenin adıdır. Ayrıca İstiklal Harbi ya da Milli Mücadele olarak da bilinir.

1919-1922 yılları arasında gerçekleşmiş ve 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile fiilen, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile resmen sona ermiştir.

Kurtuluş Savaşı, dört belirgin döneme ayrılabilir:

  1. Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemi: Mondros Mütarekesi'nin yürürlüğe girdiği 31 Ekim 1918'den, Padişah VI. Mehmet (Vahdettin)'in Mustafa Kemal Paşa'yı 9. Ordu müfettişi olarak Anadolu'ya yolladığı 19 Mayıs 1919'a kadardır
  2. Örgütlenme dönemi: Mayıs 1919'dan, İstanbul'daki Mebusan Meclisi'nin açıldığı Mart 1920'ye kadardır.
  3. Hakimiyetin sağlanması dönemi:Mart 1920'den, Londra Barış Konferansı'nın ikinci safhasının başladığı Mart 1922'ye kadardır. [1]
  4. Barışın sağlanması dönemi:Mart 1922'den, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923'e kadardır.

Konu başlıkları

[gizle]

Birinci Dünya Savaşı sonrası, Ekim 1918 - Mayıs 1919 [değiştir]

I. Dünya Savaşı'na Almanya ile birlikte giren Osmanlı Devleti, Çanakkale Savaşı'ndaki başarılı savunmaya ve Kafkasya cephesindeki kısa süreli başarılara rağmen savaşın son döneminde İngiliz ordularına karşı bir dizi ağır yenilgiye uğramış ve Hicaz, Filistin, Suriye ve Irak'ı kaybetmişti. Suriye cephesinin çöküşü üzerine, İmparatorluğu 1913'ten beri diktatörlük yöntemleriyle [kaynak belirtilmeli] yöneten İttihat ve Terakki hükümeti 8 Ekim 1918'de istifa etti. Hükümet ileri gelenlerinden Talat, Enver ve Cemâl Paşalar yurt dışına kaçtılar. Genel af ilan edilerek, sürgün ve hapisteki muhaliflerin İstanbul'a dönüşüne izin verildi. 30 Ekim1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı hükümeti yenilgiyi kabul etti. İstanbul basını mütarekeyi sevinçle karşıladı.

Mütareke hükümleri, a) sınır müdafaası ve asayiş için gereken birlikler dışında Osmanlı ordusunun terhisini ve elde kalan silah ve cephanenin teslim edilmesini, b) boğazlar, demiryolları ve Toros tünelleri gibi stratejik noktaların müttefik devletlerce işgalini, c) altı doğu vilayetinde karışıklık çıkması halinde buraların müttefiklerce işgalini, d) Arap ülkelerinde kalan Osmanlı birliklerinin teslim olmasını, e) Kafkasya cephesinde 1914 sınırına geri dönülmesini, f) Türklerin elinde bulunan müttefik ve Ermeni esirlerinin serbest bırakılmasını öngörmekteydi.

İstanbul işgali, Kasım 1918 [değiştir]

Daha çok bilgi için: İstanbul'un işgali

6 Kasımda Boğazlar silahsızlandırıldı. 7 Kasımda işgal güçleri Çanakkale'den geçti. 13 Kasım 1918'de Osmanlı'nın başkenti İstanbul'a müttefik asker geldi. 23 Kasım 1918 sonra Ahmet İzzet Paşa yeni hükümeti kurdu. 9 Şubatta Hadisat gazetesinde Süleyman Nazif 'Kara Gün' başlıklı bir yazı yazdı. Türk milletinin böyle bir işgali yaşamadığını ve bunu kaldıramayacağını söyledi. İtilaf devletleri Türk halkının tepkisini çekmemek ve işgalin haklılığını kanıtlamak için işgalin geçici olduğunu amacının Padişahlığı, halifeliği, azınlıkları korumak olduğu. Padişahlık makamının kaldırılmadığını ve İstanbul'dan verilecek kararların geçerli olduğunu ilan etti.

Kuva-yı Milliye [değiştir]

Ana madde: Kuva-yı Milliye
İşgal altındaki İstanbul'da İngiliz askerlerinin Türk direnişçileri kurşuna dizmek suretiyle idamı
İşgal altındaki İstanbul'da İngiliz askerlerinin Türk direnişçileri kurşuna dizmek suretiyle idamı

İttihat ve Terakki yönetiminin, gizli bir teşkilat olan Teşkilat-ı Mahsusa vasıtasıyla Anadolu ve Rumeli'de savaş sonrası bir direniş hareketi örgütlediği anlaşıldı. Direnişin amacı, doğu illerinin Ermenilere, Ege bölgesinde bazı yerlerin Yunanlılara ve Adana yöresinin Fransa kontrolündeki Suriye'ye verilmesini öngören girişimlere karşı mücadele etmekti. Yanı sıra, savaş yıllarında çeşitli yöntemlerle önemli servete ve yerel iktidara kavuşan İttihat ve Terakki yanlısı zümrelerin konumlarının korunması, savaş sırasında sürülen gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının geri dönmesinin önlenmesi, bundan dolayı çıkabilecek karışıklıklar nedeniyle müttefik devletlerin olası müdahalesine karşı konulması amaçlanmaktaydı.

1919 başlarından itibaren Kuva-yı Milliye (milli kuvvetler) adıyla silahlanan bazı gruplar, Ege ve Karadeniz bölgesinde Rumlara, Güneydoğu'da ise Ermenilere karşı çatışmalara girdiler. Bu grupların çoğu 50 ila 200 kişilik düzensiz kuvvetlerden oluşmakta ve Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olduğu bilinen kişilerce yönetilmekteydi.

1919 Şubat ayında Müttefik Yüksek Komutanlığı, Anadolu'da asayişi sağlamak amacıyla üst düzey bir Türk komutanının özel yetkilerle donatılarak Anadolu'ya gönderilmesini önerdi. 15 Mayıs 1919'da "Anafartalar Kahramanı" ve "Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri)" Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu komutanı ve Anadolu Genel Müfettişi sıfatıyla, padişah VI. Mehmet Vahdettin tarafından Anadolu'ya gönderildi.

İzmir işgali, Mayıs 1919 [değiştir]

Daha çok bilgi için: İzmir'in İşgali
Yunan askerlerinin İzmir'e gelişi
Yunan askerlerinin İzmir'e gelişi

İzmir'in işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında Yunanistan başbakanı Venizelos'un önerisiyle, İngiltere başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atıldı. İzmir'in İşgali, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla ortaya çıktı. ABD başkanı Wilson bu öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak 25 Mart dolayında daha esnek bir tavrı benimsedi. 7 Mayıs ta İngiltere, ABD ve Fransa, Yunan donanmasının İzmir'e gönderilmesinde mutabık kaldılar.

İzmir kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası ve Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da işgal edilmiştir. 1920 Nisan'ından sonra Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek, Bursa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon'a kadar Batı Anadolu'nun büyük bir bölümünü de işgal altına almıştır.

Örgütlenme Dönemi, Mayıs 1919 - Mart 1920 [değiştir]

Sivas Kongresi Delegeleri toplu halde
Sivas Kongresi Delegeleri toplu halde

Paris'te toplanan uluslararası Barış Konferansı, o günlerde açıklanması beklenen Türk Barış Antlaşmasını, 1919 Mayıs başlarında belirsiz bir geleceğe erteledi. 15 Mayıs'ta Yunan kuvvetleri, müttefik devletlerin kararıyla İzmir'i işgal etti. Ulusal bir felaket olarak görülen bu olay, Türkiye çapında müthiş bir ulusal tepkiye yol açtı. 23 Mayıs'ta Fatih ve Sultanahmet'te Türk siyasi tarihinin o güne kadarki en büyük kitle gösterileri düzenlendi. Direniş fikri, İttihat ve Terakki yandaşlarının görüşü olmaktan çıkarak tüm ülke sathına yayıldı.

21 Haziran'da Mustafa Kemal, Anadolu'daki en önemli askeri birliklerin komutanları olan Kâzım Karabekir, Refet ve Ali Fuat Paşalar ve Ege bölgesinde asayişi sağlamakla görevlendirilen Rauf Bey ile Amasya'da buluşarak Amasya Tamimi'ni yayımladı. Bildiri, ulusal bağımsızlığın ancak ulusun "azim ve iradesi" ile sağlanacağını vurgulayarak, ülke çapında bir direniş hareketinin işaretini vermekteydi.

23 Temmuz'da Kâzım Karabekir'in öncülüğünde Erzurum'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti Kongresi, askeri görevlerinden istifa eden Mustafa Kemal'i kongre başkanı seçti. Kongre, Doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi olasılığına karşı direnme kararı alırken, Türkiye'nin kalkınması için Amerikan mandası fikrine açık kapı bırakmamaktaydı.

4 Eylül 1919'da Türkiye'nin her yanından gelen delegelerin katılımıyla Sivas'ta toplanan kongrede, genel seçimler yapılıp yeni Mebusan Meclisi kuruluncaya kadar İstanbul hükümetiyle tüm resmi bağların kesilmesi kararlaştırıldı. Ülke çapında yeni bir idari ve siyasi örgütlenme kurmak amacıyla bir Heyet-i Temsiliye kuruldu.

Kasım ayında Adana, Maraş, Antep ve Urfa'nın Fransızlarca işgali üzerine, Heyet-i Temsiliye tarafından yönlendirilen direniş hareketi başlatıldı. Direniş umulmadık bir hızla başarıya ulaşarak 1920 Mayısı'nda Fransızları ateşkese zorladı.

Osmanlı Meclisinin açılması ve Misak-ı Milli, Kasım 1919 - Ocak 1920 [değiştir]

Aralık ayında yapılan genel seçimler sonucunda son Osmanlı Meclis-i Mebusanı (1920) oluştu. Meclise Anadolu'dan sadece Milli Mücadele yanlısı milletvekilleri seçildi. İki ayrı ilden milletvekili seçilen Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a gitmeyi reddetmesi üzerine, Sivas Kongresi başkan vekili olan Rauf Orbay Meclis reisliğine seçildi. 28 Ocak 1920'de Mebusan Meclisi daha sonra Misak-ı Milli adıyla anılan “Ahd-ı Milli Beyannamesi”ni kabul etti. Beyanname, Mondros Mütarekesi sınırları içinde tam bağımsızlık sağlanıncaya kadar mücadeleye devam etmeyi öngörmekteydi.

Osmanlı Meclisinin kapatılması, Mart 1920 [değiştir]

16 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan da dahil olduğu halde Babıali ve bütün hükümet daireleriyle beraber İstanbul, İngilizler tarafından cebren ve resmen işgal edilmiştir. İngiliz birlikleri İstanbul'daki önde gelen Milli Mücadele yanlısı milletvekillerini tutukladılar. Ayrıca telgrafhaneler de işgal altına alınmış ve resmi makamlar arasında iletişim imkânı kalmamıştır. Bu şartlara göre, Anadolu, İstanbul ve resmi makamlarla ortak hareketten mahrum kalmıştır.

İstanbul’daki olağanüstü hal, ortaya Osmanlı Devletinin kimin idaresi ve hangi güçlerin kanunlarının geçerli olduğu sorunu ortaya çıkarmıştır. Bu durumda Mustafa Kemal Temsil Heyetinin başkanı olarak: "Bu hareketin Anadolu’da Osmanlı Kanunlarının yürürlüğünü engellemeyeceğinden ve her ne şekilde olursa olsun alınacak önlemlere Osmanlı milleti uygarlık yeteneği özellikle dikkat çekici bulunduğundan kanun dışında hiç bir işlem yapılmaması ve bütün görevlerin özenle yapılması hayatımızın gereklerindendir" diye genelge yayınlamıştır [2].

Bunun üzerine Meclis 18 Mart 1920 bir toplanarak kendini feshettiğini açıkladı. Meclisin kendini feshettiği açıklaması Padişah’ın Nisan 11 1920'de ikinci meşrutiyetin sona erdiğini açıklaması ile bir başka Meclis oluşturma yolunu kapatmıştır. Aynı gün Şeyhülislâm Dürrizâde Abdullah'ın, "Padişah ve Halife kuvvetleri dışındaki millî kuvvetleri kâfir ilan eden ve katlinin gerekli" olduğunu bildiren fetvası "Takvim-i Vekayi"de yayınlandı. Padişah Osmanlı Devleti'nin tarihinde bir bölümü kapatmayı amaçlamış ve kendi otoritesi dışında bulunan bütün güçlerin (millî kuvvetleri) devlet karşıtı olduğunu ilan etmiştir. Padişah ve atadığı hükümetler Osmanlı devletinin idaresine tek otorite durumuna gelmişlerdir.

Hakimiyetin sağlanması, Mart 1920 - Mart 1922 [değiştir]

Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri karşı taraflara Anadolu'yu kendisinin temsil ettiği ve onun içinde olmadığı hiçbir barışın geçerliliği olmadığını kabul ettirmesi çabasıdır. Bir yandan uluslararası destek ve yardım arayışına girilerek, Batum'un geri verilmesi karşılığında Sovyetler Birliğinden mali yardım sağlandı. Öbür yandan Anadolu'nun çeşitli yörelerindeki düzensiz direniş gruplarını tasfiye ederek düzenli bir ordunun kurulması için adımlar atıldı. Askeri olarak karşısına çıkacak bütün güçlerle baş edebilecek düzeyde olduğunu kanıtladı.

Büyük Millet Meclisi açılması, Nisan 1920 [değiştir]

Osmanlı Meclisinin fes edilmesi yeni bir meclisin, bir kurucu meclisin, gerekliliğini doğurmuştu. Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili 19 Mart 1920'de bir bildiri yayınladı. Sultan İstanbul'da idi ve Mustafa Kemal "olağanüstü yetkilere sahip bir meclis" olarak takdim etti. Seçimlerin yapılması için yayınlanan bu bildiri uyarınca, yurdun her yerinde seçimler yapıldı. 16 Mart 1920'deki baskından kurtulan milletvekilleri gizlice Ankara'ya geçtiler. Bolu Düzce, Hendek bölgesinde başlayan ve Nallıhan, Beypazarı çevresine sıçrayan (bakınız İsyanlar (İç Cephe)) ayaklanma olayları oldu. Bu olaylardan dolayı, seçilen milletvekillerinin tümünün gelmesi beklenilmeden, Millet Meclisi'nin açılma hazırlıkları yapıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (1. Dönem) 23 Nisan 1920'de Ankara'da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde toplandı. Bu tarihten itibaren İstanbul hükümetinin etkisi İstanbul kenti ve çevresiyle sınırlı kalırken, Ankara'da oluşturulan Meclis ve hükümet, fiilen Türkiye'nin yönetimini ele aldı. Mustafa Kemal 24 Nisan 1920'de Meclis Başkanı seçildi

İsyanlar (İç Cephe) [değiştir]

Daha çok bilgi için: İç Cephe-Ayaklanmalar

Tekâlif-i Milliye Kanunu ile, ordunun finansmanı için ağır vergiler kondu. Vergi vermeye ve askere alınmaya karşı koyanları sindirmek için İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Tek celsede idam kararı alma yetkisine sahip olan İstiklal Mahkemeleri, Ergun Aybars'ın araştırmalarına göre 9000 dolayında idam kararı verdi.

Kuva-yı Milliye'yi dağıtma girişimi bazı bölgelerde başarılı olurken, bazı Kuvayı Milliye birliklerinin yoğun direnişiyle karşılaştı. Kasım 1920'de başlayan ve Ocak 1921'de yenilgiye uğratılan Çerkez Ethem İsyanı bu direnişlerin en önemlisidir.

Ermeni Savaşı (Doğu Cephesi) [değiştir]

Daha çok bilgi için: Türk-Ermeni Cephesi
Kâzım Karabekir Gümrü Antlaşması'nı imzalamak için yola çıkmadan önce
Kâzım Karabekir Gümrü Antlaşması'nı imzalamak için yola çıkmadan önce

Dünya Savaşı sonunda Kuzeydoğu cephesi Müttefik devletlerin talebi doğrultusunda 1914 Osmanlı-Rus sınırına çekilmişti. Bu sınır Ardeşen-Yusufeli-Oltu-Bayezit hattından geçiyordu. Sınırın öte yanında 1918'de Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu.

1920 Eylülünde Türk-Rus mutabakatının sağlanması üzerine 28 Ekim 1920'de Kâzım Karabekir komutasında harekete geçen Türk kuvvetleri, 10 gün süren bir harekât sonunda Ermenistan'ı kesin yenilgiye uğrattı. Bu harekâtta Türk tarafı 46 şehit verdi. 1 Aralık'ta imzalanan Gümrü Antlaşması ile Türk-Ermeni sınırı, 1878 öncesindeki Osmanlı-Rus sınır hattına çekildi. Bu sınır, bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırıdır. 2 Aralık'ta Kızıl Ordu Ermenistan'ı işgal ederek bağımsız Ermenistan'ın varlığına son verdi.

Yunan Savaşı (Batı Cephesi) [değiştir]

Daha çok bilgi için: Türk-Yunan Cephesi
Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nde Türk güçlerinin ileri atılımı
Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nde Türk güçlerinin ileri atılımı

Buradaki Savaşlar,İzmir-Bursa-Balıkesir-Kütahya-Eskişehir hattında gerçekleşti. Müttefik devletler tarafından 18 Nisan 1920'de Paris'in Sèvres banliyösünde ilan edilen Sevr Antlaşması Türkiye'den önemli bazı toprakların alınmasını ve Türk devletinin müttefikler kontrolü altında bir tür yarı-bağımsız statüde yönetilmesini öngörmekteydi. Türk tarafının anlaşmayı imzalamaktan kaçınması üzerine müttefikler, Yunan ordusunu Anadolu içine sevk ettiler. Temmuz ayında Bursa, Ağustos'ta Uşak Yunanlılar tarafından işgal edildi. Yıl sonunda Yunan ordusu Eskişehir ve Kütahya'yı tehdit etmeye başladı. Bu sırada çıkan Çerkez Ethem İsyanı Türk savunmasını zor durumda bırakarak, Yunanlıların mevzilerini ilerletmesine yardımcı oldu.

Batı Cephesi komutanlığına atanan İsmet Bey, Ocak 1921'de Birinci İnönü Muharebesi ve Mart 1921'de İkinci İnönü Muharebesi'nde Yunan ilerlemesini durdurdu. İnönü zaferleri, milli ordu projesinin başarısını kanıtlayarak T.B.M.M. hükümetinin otoritesini pekiştirdi, Milli Mücadelenin nihai zaferine olan güveni sağladı. 27 Mart'ta Afyon'un kaybedilmesi bu zafer duygusunu ancak kısmen gölgeleyebildi. Temmuz 1921'de Yunan Kuvvetleri Garp Cephesi ordularını Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde yenilgiye uğratarak çevirme harekatıyla yok etmek üzereyken, komutayı bizzat ele alan Mustafa Kemal ve Fevzi Paşa, Türk birliklerini süratle geri çekerek Sakarya nehri kıyılarına çektiler.

Ancak 23 Ağustos - 13 Eylül arasında süren Sakarya Meydan Muharebesi ile Yunan taarruzu püskürtüldü. Bu zafer nedeniyle Mustafa Kemal Paşa'ya müşir (mareşal) rütbesi ve Başkumandan payesi verildi.

Nihayet 26 Ağustos 1922'de Afyon'un doğusundaki mevzilerden taarruza geçen Türk ordusu, 30 Ağustos'taki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunanlıları kesin yenilgiye uğrattı. Tamamen dağılan Yunan ordusunun boşalttığı Ege bölgesi birkaç gün içinde Türk kuvvetlerinin eline geçti. Nihayet 9 Eylül'de Türk orduları İzmir'e girerek Yunan işgaline son verdi.

Fransız (Güney Cephesi) [değiştir]

Daha çok bilgi için: Türk-Fransız Cephesi
Kilikya Mezopotamya Cumhuriyeti adı altında kurulan Ermeni Şişmanyan Hükümeti politikaları ardından Adana'daki Müslüman halkın şehirden göç etmeye başlaması
Kilikya Mezopotamya Cumhuriyeti adı altında kurulan Ermeni Şişmanyan Hükümeti politikaları ardından Adana'daki Müslüman halkın şehirden göç etmeye başlaması

Türk-Fransız Cephesi veya Güney Cephesi Kurtuluş Savaşı Milli kuvvetlerin Fransız lejyoner birliklerine (Fransız, Cezayir ve Ermeni Askerlerinden oluşan) karşı verdikleri savaşı kapsamaktadır. İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.

Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadele sonunda Maraş’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Urfa şehrinde Ali Saip(Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttılar. Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandı. Üsteğmen Salih’in ‘Şahin’ takma adıyla Kuvayı Milliye Komutanlığına atanması halkı daha da örgütlü bir güç haline getirdi. Hiçbir yerden yardım alamayan Anteplilerin Fransızlara karşı direnişi yaklaşık 1 yıl sürdü. Antep şehri, tüm olanaksızlıkları yaşadıktan ve altı bin şehit verdikten sonra onurundan taviz vermeden 9 Şubat 1921’de düşmana teslim olmak zorunda kaldı.

Fransızlar halkın direnişleri sonucunda askeri harekatlarını durdurduktan sonra Sakarya Zaferi’nin arkasından TBMM ile Ankara Antlaşması’nı yaptılar ve işgal ettikleri yerleri boşalttılar.

Londra Barış Konferansı, Şubat 1921 ve Mart 1922 [değiştir]

Daha çok bilgi için: Londra Barış Konferansı

1921 yazında Londra Barış Konferansı ile müttefikler Sèvres Antlaşmasını Ankara hükümetine kabul ettirmek istediler. TBMM hükümetinin kesin tavrı karşısında Yunan ordusu bu kez Ankara'yı ele geçirmek üzere harekete geçti. Sakarya Meydan Muharebesi bir güç gösterisi olarak gerçekleşti.

1922 yılının ilk yarısı sonuçsuz barış müzakereleri ile geçti. Bu dönemde değiştiriliş Sèvres Antlaşmasını ortaya atıldı. Bu yeni çözüm Sèvres hükümlerini yumuşatılmış şekli olmaktaydı.

Barışın sağlanması, Mart 1922 - Kasım 1923 [değiştir]

Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri çizilen sınırların dünyaca kabulünü ve bu sınırlar içinde Cumhuriyet ile yönetilecek devletin ilanını kapsamaktadır.

Mudanya Mütarekesi, Eylül 1922 [değiştir]

Daha çok bilgi için: Mudanya Mütarekesi

İzmir'in kurtuluşundan birkaç gün sonra Türk ordusu İngiliz işgalinde bulunan Çanakkale Boğazı karşısında mevzilenerek İngilizlerin çekilmesi için bir ültimatom verdi. 15 Eylül'de başbakan Lloyd George başkanlığında toplanan İngiliz kabinesi ültimatomu reddederek, İngiltere ile Türkiye arasında savaş çıkmasına yol açacak bir politika benimsedi. Ancak İngiliz kamuoyunun sert tepkisi üzerine koalisyon ortağı olan Muhafazakâr Parti hükümetten çekildi. Lloyd George hükümeti 19 Ekim'de düştü. 11 Ekim'de İngiltere ile Ankara hükümeti arasında Mudanya'da ateşkes imzalandı. Ateşkes anlaşması en kısa zamanda İsviçre'nin Lozan (Lausanne) kentinde bir barış konferansı toplanmasını öngörüyordu.

Saltanatın kaldırılması, 1 Kasım 1922 [değiştir]

Daha çok bilgi için: Saltanatın Kaldırılması
Vahidettin İstanbul’dan Malta'ya gitmek üzere ayrılırken
Vahidettin İstanbul’dan Malta'ya gitmek üzere ayrılırken

1 Kasım'da TBMM, İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son vererek Türkiye'nin tek ve tartışmasız hakimi oldu.

Şeklen "halife" unvanını koruyan VI. Mehmet Vahdettin 10 Kasım'da son Cuma selamlığına katılmış, ancak yaşamına ve özgürlüğüne yönelik tehditleri gerekçe göstererek 17 Kasım sabahı Boğaziçi'nde demirli bulunan İngiliz zırhlısı ile Malta'ya sığınmıştır. Bunun üzerine 19 Kasım'da TBMM, veliaht Abdülmecit Efendi'yi halife ilan etmiştir.

Lozan Barış Konferansı, Kasım 1922 [değiştir]

Daha çok bilgi için: Lozan Barış Konferansı
Lozan Barış Konferansı'nda Türk delegeleri, İsmet Paşa orta ön sırada
Lozan Barış Konferansı'nda Türk delegeleri, İsmet Paşa orta ön sırada

20 Kasım 1922'de toplanan Lozan Barış Konferansı'nda Türk delegeleri İsmet Paşa ve Dr. Rıza Nur Bey idi. 4 Şubat 1923'te konferans anlaşma sağlanamadan dağıldı. Türkiye'de, müzakere edilen anlaşmanın Misak-ı Milli sınırlarından taviz verdiğini belirterek dayatılan koşullara direnen Meclisin feshedilerek yeni Meclis üyelerinin seçilmesi üzerine, 23 Nisan'da yeniden toplanan konferans, 24 Temmuz 1924'te Lozan Barış Antlaşması'nı kabul etti.

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 [değiştir]

Daha çok bilgi için: Lozan Antlaşması

Bu antlaşma ile Türkiye Hicaz, Mısır, Suriye, Filistin, Irak, Kıbrıs ve Oniki Ada üzerindeki tüm haklarından vazgeçti; Batı Trakya'da da bazı koşullarla Yunan egemenliğini kabul etti. İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının silahsızlandırılarak uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakıldı. Osmanlı borçlarının bir kısmı silinirken, bakiyesinin uzun vadede ve uygun koşullarla ödenmesi kararlaştırıldı.

Türkiye'deki gayrimüslim azınlıklara uluslararası hukukun koruması altında bazı haklar tanındı. Buna karşılık Türkiye'nin idari, hukuki, adli ve mali konulardaki bağımsızlığı onaylandı.

Antlaşmaya ekli bir protokolle, Türkiye'deki Rum azınlığı ile Yunanistan'daki İslam azınlığın (bazı istisnalarla) zorunlu mübadelesine karar verildi.

Cumhuriyetin İlanı, 29 Ekim 1923 [değiştir]

Daha çok bilgi için: Cumhuriyetin İlanı

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti. Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu.

Ek Konular [değiştir]

İngiltere, Batı Anadolu'yu işgal eden Yunan kuvvetlerine politik ve parasal destek vermiş fakat Yunan hükümetinin ısrarlı talebine rağmen Yunan ordusunda danışman ve subay bulundurmaktan kaçınmıştır. Yunanistan'a İngiliz askeri yardımı 1922 başlarında kesilmiştir.

Kurtuluş Savaşı sırasında düzensiz Türk kuvvetleri Adana, Maraş, Antep ve Urfa'yı işgal eden Fransız ordusuna karşı savaşmıştır. Aralık 1919-Mayıs 1920 arasında altı ay süren çatışmalar, 31 Mayıs 1920'de ateşkes ile sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra Fransa uluslararası planda genellikle Ankara Hükümetini desteklemiş, Ekim 1921'de Anadolu'dan çekilen Fransız kuvvetleri, Türk tarafına önemli boyutta silah ve mühimmat teslim etmiştir.

1919 Mayısında İzmir'in Yunanlılarca işgalini kendi çıkarlarına yönelik bir saldırı olarak değerlendiren İtalya, Kurtuluş Savaşı süresince Türk tarafını desteklemiştir. 1919 yazında Kuşadası cephesinde Yunan ve İtalyan kuvvetleri çatışmıştır.

Kurtuluş Savaşı'nı "emperyalizme" karşı bir devrim savaşı olarak değerlendiren görüş 1967 dolayında sol-Kemalist çevrelerde ortaya atılmıştır.[kaynak belirtilmeli] Bu görüşün olgusal dayanağı tartışmalıdır.






Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol